30 Aralık, 2016

2017 YENİ YIL PARTİMİZ


Sene 2010 Aralık ayının 11. günü 11 blogger bizim evde toplanmış ve "hoşgelesin 2011" demiştik. Blog buluşmalarımızın daha yeni başladığı bu günlerde bizim evdeki ilk buluşmaydı ve kendimce çok özenmiştim. sanırım hepimiz için özel ve güzel bir gündü, bugünün hatırasını da hepimiz ayrı ayrı bloglarımıza yazmıştık. Benim yazımı ve yeni yıl partimizin hikayesini buradan okuyabilirsiniz. Yazımın sonunda da dostlarımın yazılarına erişim linkinden ulaşabilirsiniz.

Bugün ise paylaşıma konu olan yine bir yeni yıl karşılama partisi ve bizim yeni evimize yine ilk defa geliniyor, 6 yıl aradan sonra evimizde tekrar yeni yıl buluşması olacağı için yine özenle hazırlanan bir Nesloş var, bu defa tabi ailemize 2011'de katılan Yağmur'u da unutmamak gerek.


Cumartesi günü instagram takipçileri hikayeden ve paylaşımlardan bolca gördüler partimizi ve detayları ama ben daha önceki yeni yıl parti yazımızdaki gibi buradan daha detaylı olarak paylaşmak ve bu güzel hatırayı unutulmaz hale getirmek istiyorum.


Parti hazırlıkları yaparken biraz telaşlı geçen günler, arıza yapıp beni yolda bırakan araba derken cuma akşamına kadar ne renk üzerinde ilerleyeceğime karar verememiştim, haftaiçi grup yazışmalarımızda menümüze karar vermiştik, ben de yemek takımı ve servis tabaklarını düşünmüştüm ama masa nasıl olmalıydı konusunda verilmiş bir kararım yoktu. Ama iş başa düşünce insan beklediğinden daha iyi performans gösterebiliyor. Benim de öyle oldu, cuma akşamı masa örtüme karar verince gerisi hızla geldi, hemen masayı kurdum, servis için tatlı ve tuzlu büfesini ve gereken tabak vs'yi çıkardım. Peçeteleri katlarken saatin gece 3 olduğunu hatırlıyorum, sonrasında evde olan minik peçete halkalarını da sandalyeleri süslemek için kullandım ve hazırlıklar sırasında dağıttığım etrafı toparlayarak uyumaya karar verdim. Çünkü misafirlerim brunch için geleceklerdi ve erken kalkıp yiyecek hazırlıklarını yapmalıydım.


Kısa bir uyku sonrası hazırlıklar için mekan mutfak olmuştu.Masamız hazırdı içim rahatlamıştı. Evimiz de aralık başında kurduğumuz ağacımızla beraber yavaş yavaş süslenmişti zaten. Önce peynir tabağımızı ve zeytin çelengimizi hazırladım. menüye benim eklemem olan diğer tarifleri hazırladım ve tam da bu sırada misafirlerimiz gelmeye başladılar. (aslında herşeyi hazırlarken kendime pek vakit bulamamıştım ama kısa bir toparlanmayla arkadaşlarımın yanına çıkabildim:)


Tuzlu büfemiz bol çeşitliydi ve yiyeceklerimiz yeni yıl ruhuna uygun olarak hazırlanıp yerini almıştı.


Çam ağacı şeklindeki peynir tabağımız benim elimden, rokfor, isli peynir, gouda, burgu, eski kaşar, dil peyniri, beyaz peynir,top peynir ve krem peynirden geyikler ile hazırladığım tabağı, biberiye, nane, fesleğen, frenk maydanozu, badem, ceviz, frenk üzümü ve kırmızı ve siyah üzüm çeşitleri ile süsledim.


Masmızın en çok beğenilen tabağı, en kolay tabaktı aslında. Aşağıda görülen yılbaşı çelengi formunda sunulmuş olan zeytin tabağı. Çelenk için taban kısımda bolca biberiye kullandım üzerine siyah, çizik, biberli ve yeşil zeytin çeşitleri ve peynirli biber turşusu ile süsledim, son olarak kurabiye kalıbı ile kestiğim yıldız sarı biber ile süsledim.


Buluşmanın bende olacağını konuştuğumuzda, annemlerin de İstanbul'da olma ihtimali vardı ve partimiz için o da heveslenmişti ama soğuyan havalar nedeniyle kısmet olmadı. Annem kendisi gelemese de lezzetlerini masamıza göndermişti. Besmeç annemin elinden masamıza geldi, ben sadece parti sabahı fırınladım bulgurla fazlaca yoğurularak yapılan bu yöresel köfteyi, tarifine linkten ulaşabilirsiniz. Ben servisde lezzet arttırmak için ev yapımı domates sosumu ve annemin yaptığı kornişon turşuyu tercih ettim. Tuzlu büfesi fotoğraflarında görebilirsiniz.


Menümüze karar verirken genelde dengeli bir menü olmasına uğraşıyoruz. Salata ve tuzluyu dengeli yapıp, tatlıyı az tutuyoruz. Menümüzdeki salatalardan biri yeşil elmalı kereviz salatası idi. Selenciğim bizim için hazırlayıp getirmişti.


Masanın hazırlaması kolay ama göz alıcı lezzetlerinden biri de brokoli ağacı idi. Fadimeciğim, soslu bir brokoli salatası yapacağını söyleyince bir miktarını sade getirmesini rica ettim ve ortaya bu güzel ağaç çıktı. 


Aşağıda gördüğünüz ise yoğurt ile soslanmış, üzümlü brokoli salatası, çiğ brokolinin bu kadar beğenileceğini hiçbirimiz düşünmemiştik:)


Ispanaklı pay, makaron ve ekşi mayalı ekmek kraliçemiz Münevver Ablamın yaptığı nefis bir lezzetti. Tarifin orjinal kaynağı Selin Kutucular, Selin Hanım çam ağacı formunda hazırlamıştı, bizim de ilk planımız öyle olsa da sonradan bu harika yılbaşı çorabı formu çıktı ortaya.Yılbaşı sofralarına çok uyacak bir tarif, hem göze hem de damağa hitap ediyor.


Kabak çiçeği dolması da yazın yemeye alışık olduğumuz bir güzellik, bu dolmalar da annemi temsilen masamıza yerleşti. Bana sadece buzluktan çıkarıp pişirmek ve yine çelenk şeklinde servis etmek düştü. Çelenk tabanı için dereotu, fiyonk için kırmızı biber kullandım. Kırmızı biber ile daha rahat çalışmak için hafifçe haşlamanızı tavsiye ederim, benim o gün vaktim olmadığından yapamadım. Tarif burada...


Buluşmalarımızın vazgeçilmez tadlarından biri de kişler, kimi zaman patlıcanlı, kimi zaman soğanlı, kimi zaman peynirli olabiliyor ama her seferinde afiyetle yiyoruz. Bu defa masamızı süsleyen kiş üzerinde çam ağaçları olan ve Esracığımın yaptığı pırasalı kişti. Tarif için blogdaki kişler dosyasından faydalanabilirsiniz.


Pastırmalı ve kaşar peynirli milföy börek hem çok şık hem de çok lezzetliydi. Mügecim bu nefis tadın tarifini hemen yazmış, buradan ulaşabilirsiniz.


Mütebbel Lübnan mutfağı kaynaklı ama tüm Arap Mutfaklarında ufak farklarla uygulanan bir tarif. En kısa anlatımla tahinli patlıcan salatası diyebiliriz. Ama parti soframızdaki salata o kadar lezzetliydi ki kısa anlatmak mümkün olmaz. Tarifi yapan Müge içine ceviz de ekleyip sarmısaklı yoğurtla lezzetlendirmişti. Bu tarif de yılbaşı için çok uygun.


Ve yeni yıl sofralarımızın vazgeçilmez klasiklerinden biri olan çam ağacı patates salatası. Tarif son derece kolay ve blogda mecvut. Sadece bu defa süslemesi azıcık farklı. 


Buluşma brunch olunca kahvaltılık peynir, zeytinin yanı sıra biraz da reçel ekledim. Annemin ve kayınvalidemin yaptığı meyve reçellerinin haricinde bal ve benim yaptığım süt reçeli vardı. 


Girit mezesi benim en sevdiğim peynir mezesi diyebilirim. Bol antep fıstığı, sarmısak, kekik, pulbiber ve beyaz peynir bileşimi çok lezzetli oluyor. Bu lezzeti de yılbaşı menünüze alabilirsiniz.


Süt reçeli anlatılmaz, tadılır denebilecek bir lezzet, Yağmur da çok sevdiği için bizim evde sürekli bulunuyor, tarif çok soruldu, en yakın zamanda püf noktaları ıle birlikte blogda yerini alacak. Fonda ise annemin yaptığı ve besmeçe eşlik etmesi için hazırladığım kornişon turşusu görülüyor.


Elbette böyle bir partide tatlı büfeside çok lezzetliydi.Aşağıda genel görünüm var. Pasta, makaron ve kurabiyenin yanı sıra, çikolatalar ve benim hazırladığım kurabiye ağacı vardı. Kuşların olduğu tabak ise her yıl adet edindiğimiz yılbaşı çekilişimiz için hazırlandılar.



Grubumuzun pastacısı Yasemin her yıl olduğu gibi bu yıl da bizlere kütük pasta hazırladı. Pastanın keki portakallıydı, bol çikolatalı krema ile içi muzluydu. Süslemeleriyle birlikte harika bir görünüm kazanan pasta bana çocukluğumu hatırlattı, çünkü çikolatalı kremalı, muzlu rulo pasta annemin sıklıkla yaptığı yaş pastaydı.


Kardan adam makaronlar, ıspanaklı pay gibi Münevver Abla'nın sürpriziydi. Makaron kraliçemiz ustalığını makaronları farklı şekillere sokarak konuşturuyor. Kardan adamlar ne kadar sevimli değil mi? Lezzetinden bahsetmeye gerek yok zaten...


Buluşma sırasında tokluk nedeniyle en az tüketilen ve eve götürülen ama en çok sorulan ve sonrasında tarifinin peşine düşülen lezzeti ise bu kurabiyelerdi. Gülrizciğimin geç saatlere kadar ayakta kalıp yaptığı çikolatalı kurabiye gerçekten nefisti. Tarifini instagramda paylaştım. Orjinal tarif eski bloggerlardan "tea time Mine"ye aitti.


Yılbaşı sofrasına özen göstermek gerek düşüncesindeyim. Bir yılı uğurlarken ve yeni bir yıla başlarken, kendimizce bir milat yapıp bir önceki yılın muhasebesini yapıyoruz ve yeni yıl için kararlar alıp, umutlar besliyoruz. En azından benim için öyle:)

Buluşma sofrası için masa ortasına yaprak dalları tercih ettim, bu dalları, tealight, minik narlar, geyikler ve melek ile süsledim. Yılbaşı konseptine uygun olarak narlı bıçak altlıklarımı ve geyikli isimliklerimi kullandım. Beni takip edenlerin beklediği gibi peçetelerimi de özenle katladım. Masam için 3 farklı peçete katlama kullandım. Yıldız, yılbaşı çorabı ve çam ağacı; bunlardan yıldız peçete katlama blogda mevcut ve linkden nasıl yapıldığına ulaşabilirsiniz. Aynı adresde ayrıca kalp şeklinde peçete katlama da yer alıyor.


Davet günü en çok sorulan şeylerin biri de çam ağacı peçete katlamaydı, en kısa zamanda bloga eklenecek.


Yılbaşı çorabı da çok sevimli bulduğum için uyguladığım bir katlama oldu, diğerlerine göre biraz daha zorluğu olsa da, ben kendi adıma sonuçtan çok memnun kaldım:)


Bulışma için dostlarıma yeni yıl konseptli taçlar aldım, her birimiz bu eğlenceli taçlarla geçirdik günümüzü. Çok şükür iyi ki varsınız blogkızları:)


Her yıl yaptığımız çekiliş için, ev sahibinin bir orjinallik yapması adet oldu, sanırım bu durumu ilk partide çekilişi şans kurabiyelerinin içine koyduğum isimlerle yaparak ben başlatmış oldum, sonraki yıllarda ise ceviz kabukları, sürpriz yumurtalar, kavanozlar bu amaçla kullanıldı. Ben de bu yıl için isimlik olarak aldığım minik kuşların kullandım. 


Çekiliş sonrası hediyelerimizle verdiğimiz keyif pozu, bu yıl evde 6 da çocuk olunca onlar da kendi aralarında çekiliş yaptılar ve hediyeleştiler, üstelik bu 6 çocuğun hiç biri 6 yıl önceki partide henüz dünyaya gelmemişti:)


Bugünlük bu kadar diyerek hepinize mutlu ve sağlıklı bir 2017 diliyorum. Umuyorum tüm insanlık için huzurlu ve barış dolu bir yıl olur.
Sevgıler


Devamını Oku...

09 Kasım, 2016

BALKABAKLI TART, SONBAHARIN GÜZELLİĞİ VE YENİDEN MERHABA / PUMPKIN PIE AND AUTUMN


Uzun bir aradan sonra tekrar merhaba.....

Böyle aralar verince klavye başında ne yazacağımı şaşırıyorum:) Aslında yazılacak şey çok ama...
Ben şimdilik kısa yolu seçerek kısa bir güncelleme yaparak yani tarifimi paylaşayım istiyorum.
Takip edenlerin bildiği gibi, geçen yılın sonunda taşındım ve yeni evde düzen tutturmak zaman aldı, bu yıl itibariyle evde bir yardımcımız yok bakıcı olarak, Yağmur ana sınıfına başladı ve bu şekilde bir düzen kurduk.Bizlerin yanı sıra blogum da bir yaş daha büyüdü ve artık 9 yaşında.

Beslenme alışkanlıklarımızı biraz daha sağlıklı hale getirebilmek için çalışıp, çabalıyoruz. İstanbul'da hayat yoğun bir tempoda yaşanıyor bildiğiniz gibi, arada nefes almaya çalışmak, doğaya sığınmak, zevk aldığınız şeyleri yapmak şart; balkabaklı tart ve kahve/çay eşliğinde keyifli bir film izlemek gibi...


Blog kızları toplantılarımız düzenli olarak devam ediyor. Geçen haftasonu Yasemin'in evinde toplandık, bol sohbet ve yemek eşliğinde uzun saatlere rağmen birbirimize doyamadan ayrıldık. Bulışmaya ben balkabaklı tart yapıp götürdüm. Sonbahar olunca aklıma gelen tariflerden biridir ve geçen kış yapamamıştım bu yıl fırsat bulmuş oldum. tartımı hazırlarken Yağmur ile birlikte çalıştık, onun için daha zevkli hale gelsin diye ve sonbaharın hakkını vermek için uygun kalıplarımızı da kullandık.


Sonbahar doğumlu biri olarak, bu mevsimin güzelliklerinden bahsetmek ve geçtiğimiz günlerde beni mutlu eden bir ortamın fotoğraflarından da paylaşmak istiyorum. 
"Bütün sanat doğanın taklididir" demiş Seneca, tüm sanat için geçerliliği tartışılır mutlaka ancak, insanın pek çok üretiminde doğayı ve renklerini yakalamaya çalışıyor bence de. Sonbaharın renklerinin güzelliği ve çeşitliliği tartışılabilir mi? 


Bu güzel görüntüleri bir kaç hafta önce yaptığımız memleket ziyaretinde çekmiştim. Burası Kırşehir Kaman'da bulunan Japon Bahçesi, yıllar önce bahçenin yakınındaki tepelik bir alanda kalıntı bulunduğunu tespit etmiş olan Japonlar kazı başlattılar, geçen yıllar içinde kazı alanından çıkanlarla ufak bir müze bile kurulmuş durumda. Bu güzel bahçe de Japon Anadolu Arkeoloji Enstitüsü Kurucusu Japon Prensi Mikasa adına yapılmış. Biz müzeyi gezdikten sonra bahçede sonbaharın tadını çıkarıp bolca fotoğraf çektik.


Gelelim tarifimize; tarif blogda yer alan balkabaklı tart tarifine çok yakın, hatta tabanı tamamen aynı, balkabaklı harç için mevcut tarifte yer alan dondurmayı kullanmak yerine farklı iki harç yaptım, her ikisinin de çok lezzetli olduğunu söyleyebilirim. Birinde krem peynir ve az miktarda yoğunlaştırılmış süt (condensened milk) kullandım, diğerinde ise balkabağı tadı daha yoğun kalsın diye sadece krema kullandım, tercih damak zevkinize kalmış. 

 Malzemeler:

Taban İçin:

- 125 gr tereyağ
- 1 yumurta sarısı
- 50 gr pudra şekeri
- 150 gr un
- 150 gr ince çekilmiş ceviz


Balkabaklı Harç İçin:

-250 gr balkabağı püresi (haşlanıp, ezilmiş)
-2 yumurta
-200 ml krem peynir
-200 ml krema
-75 ml condensened milk
-150 gr şeker
-1/4 çay kaşığı zencefil
-1/4 çay kaşığı toz karanfil
-1/4 çay kaşığı muskat
-1 tatlı kaşığı tarçın
- Üzeri için bütün ceviz

Malzemeler için Not: ön yazımda belirttiğim gibi krem peynir ve condensened milk olmadan da yapabilirsiniz bu tartı, balkabağı tadı daha yoğun olacaktır, dilerseniz sadece krem peynir ile yapabilirsiniz bu durumda şeker miktarını biraz arttırmak gerekebilir.


Yapılışı:

Öncelikle hamurumuzu, yumurta sarısı, tereyağ, pudra şekeri, çekilmiş ceviz ve unla yoğurarak, buzadolabında 1 gece dinlendiriyoruz. (Ben 24 saat beklettim) Hamur yoğurma aşamasında zor toparlanırsa 1-2 yemek kaşığı süt koyabilirsiniz, hamurun kıtırlığını engellemeyecektir. Dinlenmiş olan hamurumuzu tartı pişireceğimiz kalıplara yerleştiriyoruz. Bir karıştırma kabında balkabağı, şeker, yumurtalar, condensened milk, krem peynir, tarçın, zencefil, muskat, karanfil ve kremayı mikserle karıştırarak, pürüzsüz bir hale getiriyoruz ve tart kalıplarımıza döküyoruz. ceviz ile süslediğimiz tartlarımızı 180 derecede ısıttığımız fırında 45 dakika, karışım katılaşana kadar pişiriyoruz. Afiyet olsun...


Not: Bu aralar sonbahar romatikliğime "Autumn leaves" şarkısı eşlik ediyor, ben genelde Eric Clapton veya Paula Cole yorumlarını seviyorum. Dinlemek isterseniz linki tıklayabilirsiniz.

Devamını Oku...

12 Mayıs, 2016

SOĞANLI VE PEYNİRLİ KÜLAHLAR

Peynir ve soğan ikilisinin yarattığı lezzeti bilmeyenler var mı aranızda? Umarım yoktur, çünkü bu güzelliği kaçırmamış olduğunuzu bilmeyi tercih ederim:) Biraz abartılı gelebilir kulağınıza ama gerçekten güzeldir. Hele lezzetli bir hamur içindeyse. Annem eskiden saç üzerinde pişirilen çöreklerden yapardı, belki bilenleriniz vardır, tandır saçları gibi olan ama elektrikle çalışan bir aletimiz vardı ve yaptığı çörekleri bu sacın üzerinde pişirirdi, o zaman yaptığı iç harçlarından biri de peynir ve kuru soğan karışımıydı. Ben de yıllar sonra yine bir çay daveti sofrası için menü oluştururken çok beğendiğim bir hamuru peynirli ve soğanlı olarak yapmaya karar verdim. Tarifimi evde bulunan konik metal kalıplarımla hazırlayarak da biraz farklılık yaratmış oldum.

Malzemeler:

- 300 gr un
- 150 gr krem peynir
- 150 gr soğuk tereyağı
- 3 yemek kaşığı soğuk su
- 1,5 yemek kaşığı sirke
- 1 çay kaşığı kabartma tozu
- Az tuz

İçine:

- 2 adet kuru soğan
- 1 tatlı kaşığı tereyağ
- 100 gr beyaz peynir
- 100 gr eski kaşar peyniri
- 100 gr taze kaşar peyniri
- 1 tatlı kaşığı tatlı toz kırmızı biber
- 1 yumurta

Yapılışı:

Hamurumuz için, unumuzu derin bir kaba alıp, ortasını havuz gibi açarak tüm malzemelerimizi ekliyoruz ve yoğuruyoruz. Hamur bütünleştiği zaman streç filme sarıp, buzdolabında 1 saat dinlenmeye bırakıyoruz. Hamurumuz dinlenince irice bir parça koparıp, merdane yardımıyla açıyoruz ve 6 eşit parçaya kesiyoruz. Böylece külahlarımızın etrafını saracak parçalar elde ediyoruz. Metal kalıplarımızı tereyağ ile yapladıktan sonra hamurlarımızı etrafına sarıyoruz. Bu aşamada ilk denemelerden sonra dah auygun ebatta açıp, daha kolayca yapabilirsiniz. Külahların etrafını sarmak için bir diğer yöntem de kalın şeritler kesip, bu şeritleri kalıbımızın etrafında dolaştırarak kaplamak. Tabi bunlarla uğraşmak istemezseniz poğaça formunda da yapabilirsiniz. Hamurdan külahlar hazır olunca, önceden ısıtılmış 180 derece fırında hafifçe renk alana kadar pişiryoruz. 30 dakika kadar sonra olacaktır. Bu aşamaya dikkat etmeliyiz çünkü iç harcını koyduktan sonra biraz daha pişirieceğiz. Külahlar soğurken tereyağını bir tavada eritiyoruz ve ince doğradığımız kuru soğanları renk almadan pişiriyoruz. Önemli olan soğanın fazla suyunu bırakıp, yumuşaması, renk değiştirmesini istemiyoruz. Soğanlar pişip soğuduktan sonra, rendelediğimiz kaşar peynirlerini ve ezdiğimiz beyaz peyniri karıştırıp, yumurta ve kırmızı biberi de ekliyoruz. Pişen külahlarımız biraz ılınınca dikkatlice kalıpları çıkarıyoruz ve hazırladığımız peynirli içten yeterli miktarda koyduktan sonra tekrar fırın tepsimize yerleştiriyoruz. Tüm külahlarımızı bu şekilde hazırladıktan sonra, tekrar fırınlıyoruz. Yine sıcak 180 derece fırında 20 dakika kadar pişiriyoruz. (Peynirler çok akmamalı, eğer eriyip akmaya başlarsa daha çabuk alabilirsiniz fırından.) Pişen külahlarımızı peynirleri sıcakken servis ediyoruz. Soğuk olarak da yiyebilirsiniz. Buzdolabına koymanız gerekirse hafifçe ısıtmanızı tavsiye ederim. Afiyet olsun.  



Devamını Oku...

10 Şubat, 2016

MİSKET KÖFTE


Instagram Blogger'ın önüne geçti diye, buraya yazmamak yok... Blogumun yeri ayrı, elimden geldiğince paylaşımlara devam. Bugünkü tarifimiz misket köfte, davet sofralarının vazgeçilmez seçeneklerinden biridir, blogda başka bir misket köfte tarifi daha var, oldukçayakın olmakla beraber, aradaki bir kaç malzemenin yarattığı bir lezzet farkı olduğunu düşünüyorum. İşte tarifimiz;

Malzemeler:

- 500 gr köftelik kıyma
- 2 dilim ufalanmış ekmek içi veya 3 yemek kaşığı galeta unu
- 1 adet iri kuru soğan
- 2-3 diş sarmısak
- 1 tatlı kaşığı domates salçası
- 3 yemek kaşığı zeytinyağı
- 3 yemek kaşığı süt
- 1 çay kaşığı karabiber
- 1 çay kaşığı pulbiber
- 1/4 çay kaşığı kimyon
- 1 yumurta
- 1 tatlı kaşığı tuz
- 7-8 dal ince kıyılmış maydanoz
- Kızartmak için sıvıyağ

Yapılışı:

Köftelik malzemelerimizin hepsini (soğanımızı rendeleyerek veya çok ufak doğrayarak, sarmısağımızı ise ezilmiş halde) karıştırıp, iyice yağuruyoruz. Köfte harcımızı buzdolabında en az yarım saat, imkan varsa 1-2 saat  dinlendirdikten sonra, harçtan misket büyüklüğünde parçalar alarak kızgın yağda kızartıyoruz. Domates sosuyla servis yapabiliriz. Ayrıca sunum için çöp şişlere 1 domates, 1 köfte şeklinde dizerek de hazırlayabiliriz. Afiyet olsun...

Devamını Oku...

26 Ocak, 2016

PANCARLI BULGUR SALATASI / PANCARLI KISIR ve BENDEN HABERLER

Dışarıda muazzam bir soğuk ve kar yağışı var. İstanbul'a yerleştiğimden beri en soğuk ve karlı kışlardan birini geçiriyorum. Bu yılı farklı kılan aralıksız 1 aydır, soğuk ve karın devam ediyor olması sanıyorum.

Bloga uzun süredir yazmamışım, bu süreç benim için farklıydı, kentsel dönüşüm nedeniyle evimi değiştirdim, çok kısa sürede zorlu koşullarda yapılan hazırlıklarla taşındık, doğal olarak toparlanmak zaman alıyor, hala evde istediğim düzeni kuramadım. Ama ev arama, seçme, boya vs işler, toparlanma, taşınma ve yerleşme derken öncelikler değişti ve blog sessiz kaldı. Neyseki instagram var da oradan bir şeyler paylaşabiliyoruz.

Bu soğuk günde ani bir hareketle aslında başka bir tarifin kopyasını almak isterken, kendimi yazarken buldum, galiba iyi oldu:)

Şu an için tarif bahane, yazmak şahane diyorum ve sizlere mutfağımın sıklıkla yapılan tariflerinden birini vermek istiyorum.



Biliyorsunuz pancar, turşusu ve salatası dışında doğrudan tüketmeye alışık olduğumuz bir sebze değil, bizim mutfakta ise Yağmur'un çilekli çorbası ve bu salata ile sık sık yer buluyor, turşusunu da kendim yapmasam da severek tüketiyorum. Pancarlı bulgur salatası kısıra alternatif olabilecek bir tarif ve pembe rengiyle de farklı bir lezzet. Bu güzel rengi farklı tariflerde de yakalayabiliriz mesela pancarlı humus, koyu pembe ve hafif ekşi ve tatlı humusun tarifini de yakın zamanda paylaşabilirim umarım.

Gelelim tarifimize;


Malzemeler:

-2 adet orta boy pancar
-1,5 bardak ince bulgur
- Yarım demet maydanoz
- Yarım demet dereotu
- 1 küçük kuru soğan
- 2 diş sarmısak
- 1 limonun suyu
- 4 yemek kaşığı zeytinyağı
- 1 yemek kaşığı nar ekşisi
- Tuz

Yapılışı:

Once pancarlarımızı yıkayıp, soyuyoruz ve haşlıyoruz. Haşlama sonucunda çıkan pembe suyu sıcakken bulgurumuzu ıslatmak için kullanıyoruz.  Soğanımızı mümkün olduğunca küçük doğrayarak zeytinyağında hafifçe soteliyoruz ve ocaktan almadan ufak doğranmış sarmısağımızı da ekliyoruz ve ocaktan alıyoruz. Bulgurumuz yumuşayınca kuşbaşı büyüklüğünde doğradığımız pancarlarımızı, ince kıyılmış maydanoz ve dereotumuzu ekliyoruz ve karıştırıyoruz. Limon suyu, nar ekşisi ve tuzumuzu ilave ederek tadını ayarlıyoruz ve afiyetle yiyoruz...



Devamını Oku...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...