Aradan bu kadar zaman geçmişken benden yeni bir tarif veya artık yazamıyorum, bıraktım gibi bir açıklama bekliyor olabilirsiniz. Ama bugün için ikisi de doğru değil. Akşam "Julie and Julia" filmini izledim ve evin içinde "I'm Julia Child, Bon Appetit" diye dolaşmaya başladım ve bloga yazmayı planladığım ve erteleyip durduğum yazıları bırakıp, bugünü ve filmi yazmaya karar verdim.
Filmi geçen yazdan beri bekliyordum, pek çoğunuz gibi, 16 ekim olan Türkiye gösterimini de heyecanla bekliyordum, ancak filmin gösterimi ertelendi, ben de bu özel filmi sinemada izleme keyfimden olmamak adına beklemeye devam ettim. Ancak dün hala filmle ilgili bir bilgi olmadığını farkettim ve artık beklemeyeceğim, filmi izleyeceğim diye içimden geçirirken film eve geldi. Akşam yemeğimiz sırasında keyifle izledik filmi, hakkında çıkan yazılar nedeniyle filmi biliyordum ama izlemek çok güzeldi. Benim gibi yemek meraklısı ve internette yemek günlüğü tutan birinin kendinden birşeyler bulacağı bir film ve mutfağa meraklı olan, farklı olmaktan hoşlananlar ve Meryl Streep hayranlarının kaçırmaması gereken bir film.
Filmi bekleyenler için çok anlatmayacağım, zaten merak edenleriniz hakkında yazılanları okumuştur, ama bilmeyenler için şunları yazabilirim. Film iki gerçek öykünün birleştirilmesi ile oluşturulmuş, Amerikalı efsane aşçı Julia Child'ın hayatının bir bölümü ile, Julia Child'ın yazdığı kitaptaki yemek tariflerini (524 tarif), 365 gün içinde deneyerek, deneyimlerini blogunda anlatan Julie Powell'ın hikayesi.
Filmi ayrıca planlamayı bırakıp, bilgisayar başına geçmemi sağladı. Planlamak diyorum çünkü yazmadığım günlerde de yeni tarifler deniyorum, farklı lezzetler yaratmaya çalışıyorum ve sizlerle paylaşma heyecanını taşıyorum. Ancak ev değişikliği ile birlikte yeni düzen kurma konusunu biraz abarttım sanırım:) Bu arada akşam yemeğinde şinitzel, biberiyeli patates ve fırınlanmış mantar vardı.