2021 yılına girdik, hatta ilk haftası geride kaldı, ben de arayı daha fazla açmadan, yılbaşı akşamı instagram hesabımdan paylaştığım yılbaşı soframın detaylarını ve bu tuhaf yılın kısa bir değerlendirmesini yapmak istedim. 2020 yılı için ne söylesem bilemiyorum. Bittiğine hep beraber sevindik ama içimizde bir endişe de var, acaba içinde bulunduğumuz koşullar iyiye gidecek mi? Böyle olmasını tüm içtenliğimle dileyerek tarihe not düşmek adına bu yazıyı yazıyorum.
Aslında 2020 yılı normal başlamıştı, dünyada kendini göstermeye başlayan Covid-19'u duymuştuk ama bizi bekleyenlerden habersizdik, Mart ayı itibariyle önceden hayal bile edemeyeceğimiz, bazen kurgu gibi gelen bir sürecin içine girdik. Hep beraber yeni döneme alışmaya, sağlığımızı hem kendimiz hem de çevremiz için korumaya çalıştık. Yıl öyle böyle geçti, yılbaşı dönemine geldik.
Yeni bir yıla girme süreci de her zamankinden farklıydı, eski yıllarda olduğu gibi ne dışarıda ne de evde kalabalık bir organizasyon yapma imkanımız yoktu, hal böyle olunca biz de evlerimizde kendi halinde çekirdek aile ile bir kutlama yaptık. Bundan şikayetçi olduğum düşünülmesin, elbette farklı şeyler isterdim ama koşullar ne gerektiriyorsa onu yaptık elimizden geldiğince. Seçenekler kısıtlı olunca planlamak da kolay oluyor tabi, ama evdeyiz diye boş verip yeni yılın enerjisini kaçırmak istemedik. Yine ağacımızı kurduk ve evimizi süsledik. ( Bu arada yıl içinde bizim için en önemli değişiklik ev değişikliği oldu, Ekim ayında aynı bölge içinde taşındık. ) Yılbaşı akşamı için de aynı duygu ile hareket edip, yeni bir yılı karşılamaya uygun özenli bir sofra kurmaya çalıştım, biraz mezenin yanında tavuk ve pilav ile bir menü oluşturdum. İş günü olması nedeniyle yoğun bir programım oldu, ancak biraz ev yapımı biraz dışarıdan takviye ile güzel ve lezzetli bir sofra kurabildik.
Masam pratikçe hazırladığım bir düzendeydi, çoban püskülü desenli masa örtüsü ve peçeteler ile yine çoban püskülü süsü olan servis tabaklarını tercih ettim. Yemek tabaklarım yine günün anlamına uygun çam ağacı desenli idiler. Masa ortasını mumlarımız, peri ışığımız ve bir kaç farklı boydaki çam ağacını yerleştirerek hazırladım. Peçete halkalarını çatalların üzerine koymak düşünmeden yaptığım, hoşuma giden bir görüntü oldu. Masada dört kişi olunca oturma düzenini karşılıklı yapıp, iki başa da yiyecekleri yerleştirdim.
Menüde neler vardı derseniz; meze olarak, ev yapımı olan havuçlu tarator (yoğurtlu, cevizli havuç salatası), pırasalı börek, kestaneli lahana sarması, kabak çiçeği dolması ve yaprak sarmasından oluşan dolma tabağı (kabak çiçeği ve lahanayı ben yaptım, yaprak sarmasını ise kayın validem getirdi) ve klasik humus, dışarıdan ise yakınımızda olan iyi bir meze dükkanından aldığımız topik, fava, rus salatası ve çiğ köfte vardı. Ana yemekte bütün fırın tavuk ile kestaneli iç pilav ve avokadolu yeşil salata menüye eklendi.
Tatlı olarak özel bir pasta yapmayı planlamıştım ama vakitsizlikten yapamadım, neyse ki evde bir kaç gün önce yaptığım Belem turtası vardı. Bu tatlıyı instagram üzerinden oluşturulan bir grup ile birlikte keyifli paylaşımlar eşliğinde yaptık. Ben de yaklaşan yılbaşını düşünerek birazını yılbaşı için saklamıştım, tatlı tabağımızda ayrıca zencefilli kurabiyeler vardı. Bir de fotoğrafını çekemediğim yine kayın validemin getirdiği ayvalı, bezeli muhallebi olunca benim pastanın eksikliği hissedilmedi. Bu arada son iki gün sıkı bir takip ile peşini kovalasam da karaborsaya düşen panettoneyi almayı başaramadım:) Şakası bir yana yakınımızdaki 2 özel mekanın yılbaşı döneminde üretiği bu özel lezzeti almak kısmet olmadı, ben alamadan tükenen panettoneler yüzünden evde kendim yapmaya karar verdim, bu hikaye de başka bir blog yazısına kalsın.
Ana yemekteki tercihim evde hindinin pek sevilmemesi nedeniyle tavuk oldu. Blogda son paylaştığım yılbaşı sofrasındaki hindi gibi hazırladım tavuğumu. Tavuğu kasabımdan temizlenmiş ve 3 kiloluk olarak aldım. Evde iyice yıkadım, ocakta ütüledikten sonra, bir kez de üzerinden ucu uzun çakmakla geçtim ve kenara aldım. Önceden oda sıcaklığında tuttuğum 150 gr tereyağının içine, 3 diş ezilmiş sarımsak, 3-5 dal taze kekik, fesleğen, biberiye, limon, mandalina ve portakal kabuğu rendesi, tuz ve karabiber ekleyip iyice karıştırdım. Bu karışımı tavuğun derisi ile etinin birleştiği kısmı elimle dikkatlice açarak içeriden her tarafına gelecek şekilde sürdüm, (burada en önemli kısım derinin yırtılmaması) dış kısmından masaj yaparak tüm iç dokuya gelmesi için yaydım. Tavuğun dış yüzeyini de aynı karışıma buladım. Tavuğun iç boşluğuna ise 1 adet dörde bölünmüş soğan, tuz, karabiber, biberiye, kekik ve fesleğen dallarını ve limon ve portakalın kabuklu kısımlarını koydum ( Portakalın dörtte biri, hafifçe suyu sıkılmış olarak, ve limon tamamı hafifçe sıkılmış olarak ) Portakal ve limon suyunu da yine tavuğun üzerine ve içine döktüm. Tavuğun üzerini yağlı kağıt ve temas etmeyecek şekilde alüminyum folyo ile kapatıp 200 derecede ısınmış fırına koydum. 1,5 saat sonra tavuğun üzerini açtım ve tavuğun yanına 2 patates ve 2-3 havucu kabaca doğrayarak ekledim, bu süreçte tepsiye sızmış olan yağı sebzelerin ve tavuğun üzerine büyükçe bir kaşıkla akıttım. Tavuk ve sebzeler 1 saat daha piştikten sonra fırını kapattım. Bu bir saat içinde 2-3 kez tepsideki yağı alıp, tavuğun üzerine akıttım. Tavuğu fırından servise yakın bir zamanda çıkardım, içindeki otları ve kabukları aldım, soğanı da sebzelerin yanına ekledim. Vaktim olmadığı ve evdekiler istemediği için sos hazırlamadım ama bu haliyle de tavuk çok lezzetliydi. Eğer vaktiniz ve isteğiniz olursa tavuk ve sebzelerden kalan suyu güzelce alıp, yağ ve un kavurup üzerine ekleyip, ayrıca varsa tavuk veya sebze suyu ilavesi ve son olarak krema koyarak güzel ve lezzetli bir gravy sos yapabilirsiniz. Aile evimde annem her yılbaşı hindi yapardı, hindiyi önceden haşlardı, hem eti yumuşatmak, hem de pişmesini kolaylaştırmak için, sonra lezzet verecek baharat, salça, yağ vs koyar, büyüklüğe göre bütün veya parçalanmış olarak pişirirdi. Aynı yöntem tavuk için de uygulanabilir, önceden haşlama yaparsanız, çıkan suyu aşağıda yazan pilavda da kullanabilirsiniz.
Pilava gelince, közlenmiş kestane eklenmiş klasik iç pilav idi, mesai bitimi öyle bir telaşla, neredeyse yemekteyiz yarışmalarındaki gibi, hazırladım ki, kötü olacak diye korkarken tam kıvamında çok lezzetli bir pilav çıktı ortaya. 2,5 su bardağı pilavlık pirinci sıcağa yakın ılık su ve biraz tuz ile ıslattım. Bir önceki akşamdan yarım kilodan fazla kestaneyi çizip, önce hafifçe haşlayıp, sonra fırında pişirmiş ve kabuklarını soyup hazırlamıştım. Aynı şekilde çiğ bademleri de sıcak suyla ıslatıp, 3-5 dakika bekleyip hızlıca (çünkü kabuğun rengi bademe geçiyor) kabuklarını soyarak dolaba kaldırmıştım. 3 yemek kaşığı tereyağ ve 2 yemek kaşığı zeytinyağı ısınınca ufak doğradığım bir adet soğanı kavurdum sonra dolmalık fıstığı ekledim, biraz kavrulunca bademleri, sonra önceden suda bekletip süzdüğüm kuş üzümleri ve kuru kayısıyı (kayısıları doğrayıp ufaltmıştım) ekledim. Sonra iyice yıkadığım pirinci ekleyip biraz daha kavurdum, son olarak kestaneyi, tuzunu ve suyunu (4 su bardağı sıcak su) ekleyip, kapağını kapatıp pişmeye bıraktım. Suyunu çekince ve göz göz olunca ocaktan alıp, 1 çay kaşığı tarçın, 1 tatlı kaşığı yenibahar ve 1 çay kaşığı karabiber ekleyip karıştırdım, servis tabağına aldığımda üzerine bir de nar taneleri ekledim, narımı da önceden ayıklayıp, buzdolabına kaldırmıştım.
Tavuk ve pilavın yanına roka ve mevsim yeşilliklerinden oluşan bir salata hazırladım, salatanın tek özelliği sosuydu, çok sevdiğim ballı, hardallı sosu hazırlayıp, domates ve avokado eklediğim yeşilliklerin üzerine döktüm, yemeğin yanında ferahlatıcı bir tat oldu. Uzun uzun anlattım ama akşam çok hızlı geçti, mezeler ve yemek sonrası biraz masayı toplayıp, çayımızı demledim. Bu arada akşam yemeği sırasında mumlardan biri masaya devrildi ve tüm sıvı mum örtüye aktı, hemen peçete ile fazlasını aldım ve kurumaya bıraktım. Ertesi gün donmuş mumları temizledim ve hafta içi kuru temizlemeciye götürdüm, neyse ki lekeler çıktı:) Bu olay da bu akşamın anılarından biri oldu.
Yeni yılı temiz hava ve yeni enerjilerin girmesini için pencerelerimizi açıp, iyilik ve sağlık dileklerimizle karşıladıktan sonra, tatlılarımız eşliğinde çayımızı içtik ve sonra biraz tombala oynayıp, bolca sohbet ettik. Sohbetimize tüm akşam boyunca nostaljik şarkılar eşlik etti.
2020 senesini olabildiğince iyi kapatıp, yeni yıl için dileklerde bulunduk. Zor geçen yıldan sonra tüm dünyaya sağlık ve mutluluk gelsin, yeni sorunlar çıkmadan, uyum ve huzur içinde yaşayalım inşallah. Herkese 2020'yi aratmayan, güzel hatırlanacak bir yeni yıl dilerim. Lezzetli ve keyifli günler olsun, afiyet olsun...