07 Haziran, 2011

SON KAHVALTI SOFRAMIZ

Kahvaltı sofrası

Son kahvaltı soframız diye başlık atınca bir düşündüm, şimdi bu sofradan sonra hiç kahvaltı etmemişiz gibi bir anlam çıkacak diye, sonra da aslında çok yanlış olmadığını, 19 mayısda kurduğum bu sofradan sonra sadece 2 kez masada kahvaltı ettiğimizi farkettim. Hafta içi koşturmacayla işe gittiğimiz için evde kahvaltı sofrası kurulmuyor, genelde sandviç, tost gibi şeyleri hazırlayıp yanıma alıyorum ve işte kahvaltı ediyorum ama evden çıkmadan biraz süt içip, ufak bir meyveyi yiyorum. Geçen sürede haftasonlarında da evde çok fırsat olmamış, gerçi balkon sezonunu açtığımız için 2 kez balkon sefası yapmışız ama o kadar diğer günler de ya evde tost yemişiz(acelemiz olduğu için) veya dışarda kahvaltı etmişiz. Tabi konumuz bizim kahvaltı yapma bilançomuz değil:) Ama çalışan pekçok insanın evinde durumun benzer olduğunu düşünüyorum. Haftaiçi iş telaşı, haftasonu da sokak işleri derken benim için en keyifli öğün pratikleştiriliveriyor.

Neyse gelelim bu yazımın konusu sofraya, çok eski ve çok yakın arkadaşlarımdan Ela ve eşi Emin'i uzun süredir davet etmek istiyordum, niyetim akşam yemeği idi, ama onların programı, bizim durumlar derken olmadı ve sonunda ektra hiçbir şey yapmama sözü ile kahvaltı için sözleştik. Ben de sözümü tuttum ve kahvaltılıklarla sınırlı kaldım.

Kahvaltı kolaj

Evimizde başlayıp, Cadde'de keyifli bir yürüşle devam eden günümüzde, soframızda yukardaki kolajda görülenler vardı. Peynir tabağı, zeytin çeşitleri, reçeller, domates-salatalık ve taze kekik, meyve tabağı, kuru meyveler ile ceviz, badem, fındık üçlüsü.

Kabaklı ve dereotlu omlet

Bizim için tatil günlerinin vazgeçilmezi olan omleti bu defa kabaklı ve dereotlu olarak hazırladım ve arasını kaşar peyniri ile doldurdum.

Ekmek

Ela ile konuştuğumuzda tek istek konusu ekmek oldu, o da benim kendimi yormayacağım sözü ve ekmek makinesinde pişirme koşulu ile. Ben de öyle yaptım, makineyi ayaralayarak sabaha kurdum mis gibi ekmek kokusuna uyanalım diye. Ekmeğimizi de ay çekirdekli ve cevizli olarak tam buğday unu ile yaptım. (Ekmek makinesi üzerine ve benim sıkça yaptığım ekmekler için ayrı bir yazı hazırlamayı düşünüyorum) Kolajdaki diğer fotoğraflar ise annemin yaptığı haşhaşlı çörek ve çeşnili zeytinyağı ile sunduğum zeytinli ekmek küplerine ait.

Kimyonlu Domates

Bizim evin özellikle yaz aylarındaki diğer vazgeçilmezi de kimyonlu domates, genelde yaz aylarında Çanakkale domatesi ile yapıyorum ama 1-2 aydır kayınvalidemin pazardan aldığı mis kokulu salkım domateslerle de çok lezzetli oluyor, hala denemediyseniz pratik tarif burada... Afiyet olsun...

Not: Kahvaltı soframızın tek tarifi olan omleti ve peçete katlama yazılarını yakında ekleyeceğim.

Kahvaltı sofrası
Devamını Oku...

02 Haziran, 2011

ETLİ BEZELYE YEMEĞİ

Etli Bezelye

Yaz gelemese de bu yıl, yazlık sebzeler ve meyveler, manav ve pazar tezgahlarındaki yerlerini aldılar. Bunlardan biri de bezelye. Baklagil ailesinin bu lezzetli üyesini kışın konserve ve dondurulmuş olarak tüketiyoruz. Yazın ise taze taze zeytinyağlı ve etli yemeğini salatasını yapabiliriz. Gerçi geçen yaz buzluğa koyup dondurmuş ve kışın tüketmiştik ama bu yıl henüz fırsatım olmadı, belki bitmeden yakalarım. Eğer imkanınız varsa size de tavsiye ederim konservesi yerine dondurulmuşunu, bir de kendiniz hazırlasız harika olur.

Bezelye protein, lif, A, B, ve C vitaminleri, folik asit, kalsiyum ve demir içeren bir sebze. Pek çok yemek ve salatanın içinde yerini alan, garnitür olarak tükettiğimiz, püresini, salatasını yaptığımız lezzetli bir seçenek. Ben de mutfağımda bu tarifle yemeğini yapıyorum. Bazen tamamen zeytinyağlı (et olmaksızın), bazen böyle etli, bazen et yerine tavukla. Yanına benim tercihim bulgur pilavı olsa da bazen eşimin isteği ile pirinç pilavı ve ayran ile harika bir öğün oluyor. Bezelyeyi garnitür olmaktan çıkarıp, hakkını veren kolay tarifimiz şöyle;

Malzemeler:

- 250 gr kuşbaşı et
- 500gr bezelye
- 1 adet kuru soğan
- 3 diş sarımsak
- 2 adet havuç
- 1 orta boy patates
- 2 yemek kaşığı zeytinyağı
- 1 yemek kaşığı salça
- 2 adet domates
- Tuz, karabiber ve pulbiber
- 5-6 dal dereotu

Yapılışı:

Derin bir tencereye zeytinyağımızı ekleyerek etimizi suyunu önce salıp, sonra çekinceye kadar pişiriyoruz. Daha sonra doğranmış soğan ve sarmısaklarımızı ekleyip, biraz daha kavuruyoruz ve kabuklarını soyup, küp küp doğradığımız domatesleri ve salçamızı ilave ediyoruz. 2-3 dakika da bu şekilde pişirdikten sonra yine küp şeklinde doğradığımız patates ve havuçlarımızı ekliyoruz. Son olarak bezelyelerimizi (dondurulmuş veya taze) ilave edip, 3 bardak kaynamış su ile birlikte tuz, karabiber, kırmızıbiber ilavemizi yapıyoruz ve 30 dakika kadar kısık ateşte pişiriyoruz. Servis sırasında üzerine ince kıyılmış dereotumuzu serpiştiriyoruz. Afiyet olsun...

Etli Bezelye
Devamını Oku...

31 Mayıs, 2011

OTLU VE PEYNİRLİ MUFFİN

Otlu Peynirli Muffin

Bloga eklenen yeni tarifleri sizlerin isteği üzerine daha çok çay saati tarifleri arasından seçiyorum. Gerçi blogu böyle sınırlandırmayı istemiyorum o nedenle arada yemek tarifleri de olacak:)

Peynirli ve otlu muffin eskiden beri yaptığım tuzlu kek tarifinin bir uyarlaması. Tuzlu keki aynı hamurla hazırlayıp, orta boy bir cam tepsi veya kek kalıbında pişirir ve çörek otunu üzerine serpiştirirdim, bu defa sabah kahvaltısında işe getirmek kolay olsun diye muffin kalıplarında pişirdim, bu şekilde daha güzel kabardığını söylemeliyim. Sizlere önerim de, tarifi uygularken çok derin bir kek kalıbı kullanmamanız olacak, çünkü kabarıp, sönme sorununu arttırabiliyor içindeki peynirlerin erimesiyle oluşan yumuşaklık. Bu tarifi çay keyfine eşlikçi olarak ve kahvaltı sofraları için hazırlayabilirsiniz.

Kendimden haberleri daha sonraki yazılara bırakarak, İtalyan trifle'dan sıkılanlar için tarife geçiyorum.

Malzemeler:(16 adet muffin için)

- 3 yumurta
- 1 su bardağı yoğurt
- 2/3 su bardağı sıvıyağ
- 1 su bardağı rendelenmiş kaşar peyniri
- 2/3 su bardağı beyaz peynir
- 7-8 dal maydanoz
- 7-8 dal dereotu
- 2 su bardağı un
- 1 paket kabartma tozu
- 1 yemek kaşığı çörekotu

Yapılışı:

Öncelikle yumurtalarımızı kabarana kadar mikserle çırpıyoruz. Sonra yoğurt ve sıvıyağımızı ekliyoruz. Kabartma tozu ve unu karıştırıp, bu karışımı da 2-3 parçada ekleyerek kek hamurumuzu hazırlıyoruz. Daha sonra peynirleri ve kıyılmış dereotu ile maydanozu ekleyip, spatula ile karıştırıyoruz. (Bu aşamada mikserle karıştırmak, beyaz peynirlerin çok ezilmesine yol açıyor) Son olarak çörekotumuzu ilave edip tekrar karıştırıyoruz. Kağıt kalıplarımızı muffin kalıbımızın içine yerleştiriyoruz ve kek hamurumuzdan kalıbın yarısına gelecek kadar koyuyoruz ve 160 derecede önceden ısıtılmış fırında yarım saat kadar pişiriyoruz. Afiyet olsun...

Not: İsterseniz keki yukarda da bahsettiğim gibi, bütün bir kalıpda da yapabilirsiniz, sadece pişme süresi biraz uzayacaktır.

Otlu Peynirli Muffin
Devamını Oku...

11 Mayıs, 2011

İTALYAN TRİFLE (ITALIAN TRIFLE)

İtalyan trifle

Sayfamın takipçileri İtalyanca grubumla olan buluşmalarımızdan haberdar, blogger grubum kadar düzenli olmasa da bu grubumla da mümkün olduğunca görüşmeye çalışıyoruz. Bazen bir eğlence mekanın da, bazen bir etkinlikte, bazen de içimizden birinin evinde toplanıyoruz. Bizim evde gerçekleşen daveti yazmıştım burada, bu buluşmadan sonra bir kahvaltı buluşması yaptık, Sena ve Kurtça'nın evinde ve daha düzenli buluşalım diye hemen o gün bir sonraki buluşmayı kararlaştırdık. 1 Mayıs günü Tanju ve Kerem'in hazırladığı harika yemek masasının etrafında buluştuk. Çok eğlendik, çok yedik, çok keyifle geçen o günün esprisi "en güzel işçi bayramı kutlaması" idi aramızda.

İtalyanca-01.05.2011

Keyifli soframızın ufak bir kolajı yukarıda. Ufak diyorum çünkü, yeyip, gülmekten deniz ürünleri ağırlıklı menünün diğer yemeklerini (ıspanaklı ve somonlu penne makarna, fırında balık, kremalı fırın patates, limonlu sorbe) çekememişim. Tabi masada en çok puanı çok pratik olmasına rağmen ızgara kabaklar aldı, hatta yemeğe gecikenlere bırakmayı bile düşünmeden bitiriverdik:) Azizeciğimin sardığı yaprakları da unutmamak gerek, özel istekti, ellerine sağlık:)

Ben de genelde yaptığım gibi buluşmaya bir tatlı ile gittim; İtalyan trifle...

Trifle krema, meyve, sünger kek ve krem şanti (veya çırpılmış krema) ile hazırlanan bir tatlı, benim yaptığımı İtalyan yapan ise Marsala şarabı ile hazırlanan bir şurubun kullanılması ki bu şarap tiramisuda da kullanılan şaraptır. Trifle çok farklı şekillerde hazırlanmaya uygun, değişik meyveler, değişik aromalarda şuruplar ve keklerle, üzerine kremşanti, dondurma gibi eklemelerle, görselliği ve lezzeti zenginleştirilebilecek bir tatlı. Tabi bu görsellik için benim kullandığım gibi ayaklı olmasa bile şeffaf camdan derin bir kase seçmenizi öneririm. Ben tatlıyı hazırlarken üzerine ayrıca krem şanti eklemedim, vaktim azalmıştı ve kalorisini arttırıp, ağırlaştırmak istemedim. Bir dahaki sefere süsleme için az miktarda yapmak niyetindeyim. Tarif kaynağından farklı olarak bir de evde bulunmasına rağmen şurubumu Marsala şarabı yerine yine tatlı bir İtalyan şarabı olan İl santo ile hazırladım. Orjinal tarif buradan, ben bazı farklılıklarla uyguladım ve tarifim şöyle;

Malzemeler (8-10 kişilik):

Kreması için:

-1 litre süt
-4 yumurta sarısı
-1,5 su bardağı toz şeker
-1/3 su bardağı mısır nişastası
-1 çay kaşığı vanilya özütü*

Şurubu için:

-1/3 su bardağı toz şeker
-2 adet portakalın kabuk rendesi (ince rendelenmiş)
-1 su bardağı portakal suyu
-1/2 su bardağı il santo veya marsala şarabı*

Kek ve süsleme için:

- 1 adet sade veya kakaolu hazır pastaban*
-8-10 adet çilek
-Beyaz çikolata rendesi
-Taze nane yaprakları

* Vanilya özütü yerine 1 vanilya çubuğunu uzunlamasına 2'ye kesip içini çıkararak sütü ısıtırken ekleyip, daha sonra süzebilirsiniz.

*Şarap olarak marsala veya il santo yerine aynı miktarda bir tatlı şarap veya yarısı kadar portakal likörü kullanabilirsiniz. Alkol istemezseniz koymayabilirsiniz.

*Kek olarak hazır kek yerine kendi yapacağınız bir sünger keki veya kedidili bisküvilerini kullanabilirsiniz.

Yapılışı:

Trifle yapımına kremamızı pişirerek başlıyoruz. Derin bir tencerede sütümüze, yarım su bardağı şekerimizi ve vanilya özümüzü ekleyip şeker eriyene kadar orta ateşte ısıtıp ocaktan alıyoruz ve soğumaya bırakıyoruz. (Vanilya çubuğu kullanmışsak, sütümüz tekrar oda sıcaklığına gelince vanilya tohumlarını süzerek çıkarıyoruz)

Ayrı bir karıştırma kabında yumurta sarılarını, nişastamızı ve kalan şekerimizi mikser ile çırpıyoruz, süt karışımımızdan 1 su bardağı alıp, yumurtalı karışıma ekleyip çırpmaya devam ediyoruz. Daha sonra bu karışımı tenceredeki süt karşımına ekleyip, sürekli karıştırarak pişiriyoruz. Kremamız kıvam alıncaya kadar pişirip ocaktan alıyoruz ve ısıya dayanıklı bir kaba alıp soğumaya bırakıyoruz. (Tencerede bırakmıyoruz pişmeye devam etmemesi için) Üzerinin kabuk tutmaması için ise streç filmi direkt kremanın üzerine koyup, en az 3 saat vakit varsa 1 gece buzdolabında dinlendiriyoruz.

Kremamız soğuyup, dinlenirken eğer hazır kek kullanmayacaksak keki hazırlayabiliriz. (Yakın zamanda sayfayı sünger kek tarifi ekleyeceğim, bu tarifi kullanabilirsiniz)

Tatlımızın şurubu için tüm malzemeleri bir sos tenceresinde şeker eriyip, şurup kaynayana kadar pişiriyoruz ve soğumaya bırakıyoruz. Nefis portakal kokulu ve lezzetli bir şurup oluyor, bu tarif dışında da pek çok tatlıya uygulanabilir. (şurubun kıvam almasına gerek yok, normal sıvı kıvamında olması yeterli)

Trifle tatlımızı bir araya getirmek için, kekimizi 3'er santimlik kareler halinde kesip, hazırlıyoruz. Derin bir cam kaseye önce az miktarda kremamızdan koyuyoruz üzerine şurubumuza batırdığımız kek karelerimizden 3-4 adet koyup, bu şekilde malzemelerimiz bitene kadar en üst kat kremadan oluşacak şekilde devam ediyoruz. Üzerini dilimlenmiş çilekler (sap kısmı kesilmeden), beyaz çikolata kırıntıları ve nane yapraklarıyla süsleyip, soğumaya bırakıyoruz. Kaselerle servis ediyoruz. Afiyet olsun...

Not: Bu tatlıyı, 1 porsiyonluk ufak cam kaseler veya ayaklı uygun bardaklarla da hazırlayıp, servis yapabilirsiniz. Büyük kase kullanacaksanız, keki kasenin çapında kesip, kat kat olacak şekilde hazırlayabilirsiniz, ayrıca çilek yerine başka meyveleri (muz, böğürtlen, frambuaz gibi) tercih edebilir ve meyveleri de tatlının katları arasına koyabilirsiniz. Üzerini süslemek için de çırpılmış kremanın yanısıra, hindistan cevizi, kakao, bitter çikolata rendesi, file badem veya fındık da kullanabilirsiniz.
Fotoğraflarda cam kase buğulu çünkü buzdolabından çıkarıp çektim, masada bekleyenler olduğu için etrafını silmeye fırsatım olmadı:)

İtalyan trifle
Devamını Oku...

06 Mayıs, 2011

YOĞURTLU HAVUÇ SALATASI

Yoğurtlu Havuç Mezesi

Havuç salatası sevdiğim mezeler arasında önde yeralır. Aslında bu şekilde yapılan salataların hepsini severim, çok pratikler ve özel bir tarifleri yok. Sarmısak ilaveli (belki ilavesiz) süzme yoğurtla (belki az miktarda mayonez ile) hafif sotelenmiş, haşlanmış veya közlenmiş pek çok sebzenin salatasını da bu şekilde yapmak mümkün. Blogda da bu tarz salatalardan epeyce var. Bazen içine ceviz ekleyerek veya birbirine yakışan 1-2 sebzeyi birararaya getirerek pek çok çeşidini yapıyorum. Hem akşam yemeklerinde hem de çay saatlerinde yumuşak tadlarıyla menüyü dengelemiş oluyor bu salatalar. Ben en çok kabak ve havucu karıştırarak yaptığım salatayı tercih ediyorum böyle zamanlarda. Ceviz ise en çok bugün yazıdığım havuç salatasına ve kabakla yapılan salataya yakışıyor. Yeniyıl menümüze eklediğimizde çok sevdiğim salatanın blogda yeralmadığını farkedince ilk yapışımda fotoğrafladım ama yazmak yine biraz zaman aldı. Bu kadar sözden sonra tarifimiz şöyle;

Malzemeler:

-5-6 adet orta kalınlıkta havuç
-2 yemek kaşığı zeytinyağı
-1,5 su bardağı süzme yoğurt
-2-3 diş sarmısak
-Tuz
-Süslemek için pul biber, kurutulmuş nane

Yapılışı:


Havuçlarımızın kabuklarını soyup, rendeliyoruz. Burada dikkat etmemiz gereken şeyler havuçların taze ve sert olması ve rendenin kalın tarafını kullanmak. Derince bir tavada zeytinyağını koyduktan sonra havuçlarımızı yumuşayana kadar soteliyoruz. Havuçlar biraz su salacak ve sonra çekecektir. Havuçlarımızı pişirince soğumaya bırakıp, derin bir kasede sarmısakları ezerek süzme yoğurtla ve damak tadımıza uygun miktarda (1 çay kaşığı kadar) tuzu karıştırıyoruz. (İsterseniz 1 tatlı kaşığı mayonez de ilave edebilirsiniz) Soğuyan havuçlarımızı da ilave edip, iyice karışmasını sağlıyoruz. Servis sırasında üzerini kurutulmuş nane ve çok az yağda hazırladığımız pulbiber ile süslüyoruz. Eğer ceviz de eklemek isterseniz çok ufak olmayacak şekilde çekmiş olduğunuz 1 çay bardağı ceviz içi kullanabilirsiniz. Afiyet olsun...

Yoğurtlu Havuç Mezesi
Devamını Oku...

03 Mayıs, 2011

KEKİKLİ VE NOHUTLU ŞEHRİYE PİLAVI

Kekikli şehriye pilavı



Zamanın akışına kapılmış bir durumdayım. İyi şeyler, tatsız şeyler, heyecanlar derken yine yazı arası açılmış, sanmayın ki tarifsizlik nedeniyle yazmıyorum, beni daha suçlu yapacak ama tarif çok ama yazan yok oluyor genelde, ama yazma isteği çok...


Bahanelerimi boşverip yeni tarifimden bahsedeyim. Arpa şehriyeyi ağırlıklı olarak pirinç pilavı yaparken kullanırız. Sadece şehriye ile yapılan pilav çok yaygın değildir mutfaklarımızda, oysa ki şehriye pilavı da pek çok farklı ilave ile değişik hazırlanabilecek bir yemek. Daha çok da tavuk ile hazırlanır bilenlerin mutfağında. Ben bugün biraz daha farklı bir tarifi paylaşacağım ama sotelenmiş tavuk göğsününde bu tarife eklenebileceğini ve çok da lezzetli olacağını belirtmeliyim. Pilavı bu şekilde hazırlayıp, tavuk veya etle hazırlanmış ızgara, kavurma, sote gibi eklemelerle lezzetli bir öğün oluşacağı da kesin. Pratik ve lezzetli tarifimiz de şöyle;

Malzemeler:

- 1,5 su bardağı arpa şehriye
- 2 adet orta boy domates
-1 çay bardağı haşlanmış nohut
-2 yemek kaşığı zeytinyağı
-1 tatlı kaşığı kekik
-1 adet yeşil biber
- 1 adet kırmızı biber
-Tuz ve pulbiber


Yapılışı:

Domatesimizin kabuklarını soyup, ufak küpler halinde doğruyoruz. Zeytinyağını pilav tencerimize alıp, yine küp küp doğradığımız kırmızı ve yeşil biberimizi hafifçe pişirdikten sonra domateslerimizi ve kekiği ekliyoruz. Birlikte 1-2 dakika kavrulduktan sonra arpa şehriyemizi ilave edip 4-5 dakika kavuruyoruz. 2,5 su bardağı kaynamış suyu, tuzunu ve acı isteğimize göre pulbiberini ve son olarak da haşlanmış nohutunu da ekleyip, tencerimizin ağzını kapatarak şehriyeler suyu çekene kadar pişiriyoruz. Sıcak olarak servis yapıyoruz. Afiyet olsun...


Kekikli şehriye pilavı
Devamını Oku...

18 Nisan, 2011

PATATESLİ BÖREK

Patatesli Börek

Nisan ayında kasvetli bir pazartesi ile başladık haftaya. Yağmurlu, kapalı ve soğuk havalardan çok sıkıldım. İçimizi ısıtan, canlandıran neşe veren güneşli ve ılık bahar havası olmayacak galiba ve kışdan yaza geçivericeğiz. Olumsuz olmak istemiyorum ama hava şu sıralar ruh halim üzerinde oldukça etkili. Neyse havaları boşverelim şimdilik...

Haftaya lezzetli ve pratik bir börek tarifi ile başlayalım. Ben patatesi çok sevenler grubundayım, her türlü seviyorum, en çok da kızartma olarak ama artık pek sık yapmıyorum evde, bazen fırınlama şeklinde baharatlı yapıyorum, yakışan tüm sebze yemeklerine ekliyorum ve salatasını yapıyorum. Böreğini ise bir süredir yapmamıştım, ufak bir tepsi ile hazırladığım börek bu özlemle sanırım hemen bitiverdi. Patatesli böreği tepsiye ruloları sararak yapmayı tercih ettim, sizler ufak gül böreği şeklinde porsiyonluk olarak da yapabilirsiniz. Böreğim hafif acılı olmuştu, pul biber ilavesini damak tadınıza göre ayarlayabilir ve yine bu böreğe yakışacak olan nane, kekik, fesleğen gibi baharatlardan ilave edebilirsiniz. Üzerine ise çörek otu, susam yerine haşhaş tohumu serpiştirebilirsiniz. Tarifimiz şöyle;

Malzemeler:

- 3 adet yufka
- 3-4 adet orta boy patates
-3-4 dal maydanoz
-2 yemek kaşığı zeytinyağı
-1/2 su bardağı süt
-1/2 su bardağı sıvıyağ
-Tuz, karabiber, pulbiber
-1 yumurta ve 1 yumurta sarısı
-Üzeri için çörekotu ve susam

Yapılışı:

Böreğimizin iç harcını hazırlamak üzere patateslerimizi haşlıyoruz ve ılık iken kabuklarını soyup eziyoruz. İçine zeytinyağını, ince kıyılmış maydanozu, tuzu, karabiberi ve pulbiberi ekleyip iyice karıştırıyoruz. Ayrı bir kasede yarım su bardağı sütü, sıvıyağı ve 1 yumurtayı çırpıyoruz ve ön hazırlıklarımızı tamamlıyoruz. Yufkamızın birini alıp, ortadan ikiye kesiyoruz ve düz tarafı önümüze gelecek şekilde tezgahımıza açıyoruz. Süt, yumurta ve sıvıyağdan oluşan karışımımızdan 2-3 kaşık yufkanın üzerine serpiştirdikten sonra fırça yardımıyla her tarafına sürüyoruz ve patatesli harcımızda 3 kaşık kadar yufkanın düz tarafına eşit olarak koyuyoruz. Yufkamızın kenar kısımlarını hafifçe içe kapatıp, rulo yaparak sarıyoruz. Yağlı kağıt serdiğimiz veya yağladığımız yuvarlak tepsimizin ortasına sararak yerleştiriyoruz (gül böreği gibi) Yufkamızın diğer yarısını da aynı şekilde hazırlayıp, tepsimizin ortasına koyduğumuz parçanın etrafına sarıyoruz. Diğer 2 yufkayı da aynı şekilde hazırlayarak, yine tepsimizdeki ruloların etrafına sarıyoruz. Tepsimiz dolunca yumurta sarısına 1 kaşık kadar süt ve sıvıyağ karışımızdan ilave edip, böreğimizin üzerine sürüyoruz ve üstüne çörekotu ve/veya susam serpiştirerek önceden ısıttığımız 180 derece fırında 30-35 dakika üzeri kızarıncaya kadar pişiriyoruz. Böreğimizi üçgen şeklinde dilimleyerek servis yapıyoruz. Afiyet olsun...


Patatesli Börek
Devamını Oku...

11 Nisan, 2011

LİMONLU DİLİMLER (LEMON BARS)

Limonlu Bar

Ön Bilgi: Blogger ve ıp yasaklarından son derece yorulsam da, yeni bir sorun çıkana kadar buralardayım zaten kendi alan adım olduğu için başka bir platforma taşırsam siz okuyucularımı etkilemeyecek. Yalnız önemli uyarım, sayfayı "alacarte-neslos.blogspot.com" adresinden açanlar lütfen http://www.neslos.com/ adresini kullansınlar. Ayrıca blogum http://alacartebyneslos.wordpress.com/ adresinde yedeklenmiş durumda buradan da ulaşabilirsiniz.

Limonlu dilimler veya limonlu bar Amerikan mutfağının klasiklerinden bir lezzet. Kare şeklinde kesilenleri "lemon square bar" olarak isimlendiriliyor. Barların pek çok çeşidi mevcut elma, vişne, balkabağı, muz, limon gibi meyvelerden hazırlananların yanısıra, fındık, fıstık, ceviz, çikolata ve karamel ile yapılan çeşitleri de mevcut. Barların temel mantığı tabanda tart benzeri bir hamur (bazen bisküvi ile de hazırlanabiliyor taban) ve üzerine barın ana malzemesi, yumurta, şeker temel malzemelerinden oluşan karışımdan oluşuyor. Barlar da pek çok tart çeşidi gibi iki aşamada pişiriliyor, önce taban sonra üstü olmak üzere. Limon barlarla ilgili önemli olan bir diğer bilgi de dinlendikçe tadının güzelleşmesi, 4-5 gün önce hazırlayıp, hava almayan bir kapta buzdolabinda bekletebilirsiniz. (Tabi üst üste gelmelerini önlemek için aralarına yağlı kağıt kullanarak) Buzlukta daha uzun süre (1 ay kadar) bekletilebileceğini de okudum ama benim yaptıklarım buzdolabında muhafaza ile 10 gün sonra bile lezzetini koruyordu.

Bu genel bilgiler üzerine gelelim benim limonlu bar deneyimime. Uzun süredir yapmak istediğim bir tarifti, uygun zamanı bekliyordum. Müge'nin baby shower partisi menüsü oluşturulurken ben de limonlu bar yapacağımı belirttim. Daha önce yediğim mükemmel limonlu barları düşününce hangi tarifi uygulayacağım konusunda kararsız kaldım. Yaptığım araştırmalarda David Lebovitz'in tarifi en yakın geldi ama evde işin başına geçince 3-4 tarifi karıştırarak uyguladım, ama en sadık kaldığım tarifte "Dünyanın En Güzel Kurabiyeleri" kitabında yeralan tarifti. Vereceğim ölçülerle 40 adet ufak dikdörtgen dilim çıkarttım. Lezzeti o kadar güzel, limon tadı o kadar dengeli ki 40 dilimin kaç kişilik olacağı hesabını sizlere bırakarak tarife geçiyorum.

Limonlu Bar (lemon bars)

Malzemeler:

Hamur için:

-175 gr tereyağı (soğuk)
-225 gr un (1,5 su bardağı)
-1/2 su bardağı pudra şekeri

Üzeri için:

-4 adet iri yumurta
-2 adet rendelenmiş limon kabuğu
-1/2 su bardağı limon suyu
-100 ml krema (piyasadaki ufak kutuların yarısı)
-1,5 su bardağı toz şeker
-2 yemek kaşığı un
- ½ tatlı kaşığı kabartma tozu
-Üzerine serpmek için pudra şekeri

Yapılışı:

Tereyağını (soğuk olduğu için bıçak ile kesebilirsiniz), unu ve pudra şekerini karıştırıyoruz. Karışım hamur kıvamından çok kırıntı halinde olacaktır. Hamuru kırıntı halinde iken yağlı kağıt serdiğimiz 3o cm’lik kare bir tepsiye yayıyoruz ve elimizle bastırarak eşit şekilde dağılmasını sağlıyoruz. Önceden ısıttığımız 160 derece fırında 20-25 dakika, altın rengi alana kadar pişiriyoruz.
Limonlu barlarımızın üzeri için yumurtaları ve şekeri iyice çırpıyoruz. Daha sonra limonun suyunu, limon kabuğu rendesini, kremayı, unu ve kabartma tozunu ilave edip çırpıyoruz. Karışımımızı pişmiş olan tabanımızın üzerine döküp, tekrar fırınlıyoruz. 40 dakika pişirdikten sonra fırından alıp, soğumaya bırakıyoruz. Soğuyan limonlu barımızı dilimleyip, üzerine pudra şekeri serpiştirip, dilersek limon ve taze nane yapraklarıyla süsleyerek servis yapıyoruz. Afiyet olsun...

Not: Limonlu dilimler 2-3 buzdolabında dinlendiğinde daha lezzetli olacaktır. Naneler kış koşullarına rağmen kapalı balkonumda yetiştirdiğim nanelerdir.

Limonlu  Bar
Devamını Oku...

07 Nisan, 2011

HOŞGELESİN ARAS BULUŞMAMIZ

Müge BS1

Bildiğiniz gibi blog sayesinde tanışmış olduğum blogger dostlarımla periyodik olarak buluşuyoruz. Son buluşmamız Mart ayı sonunda sevgili Müge'nin evinde, mayıs ayında kucağına almak için gün saydığı bebeği Aras için düzenlediğimiz baby shower partisiydi. Bu yıla baby shower ile başladık öyle de gidiyoruz, beklenen bebekler çok olduğu için umuyorum bir süre daha böyle buluşacağız.


Bu defa 8 kişi toplandık ve yine hepimiz yaptığımız tatlı, tuzlu lezzetlerin yanısıra hoş sohbetle geçen zamanda çok keyifli bir gün geçirdik. Evsahibemiz Müge kocaman olmuş karnına aldırmadan pek çok hazırlık yapmıştı. Sofra ve evden detayları yukarıdaki kolajda görebilirsiniz. Becerikli anne adayı hazırlıklarıyla hepimizin gözüne hitap etti, minik mavi detayların hepsi çok sevimliydi.

Müge BS2
Müge güzel hazırlıkların yanısıra harika yiyecekler de yapmıştı. Menünün ön hazırlıklarını yaparken benim için de bir ekstra hazırlık yaptı (Mügecim çoook teşekkürler tekrar). Müge bizler için, üzerinde bebeğin ismi olan Aras'ın yazılı olduğu harika bir terin (ıspanaklı ve tavuklu), domates soslu, patlıcan ve biber kızartması ve patates kızartması ve tuzlu kurabiye hazırlamıştı. Ayrıca yine bebeğin isim harflerinden oluşan kurabiye ağacı da vardı. Unutulmaması gereken bir diğer hazırlık ise Müge'nin yaptığı nefis limonata idi, tuzluların üzerine ferahlamak için 1-2 bardak içtim sanırım:) Bu lezzetli yiyeceklerin yanısıra, diğer hazırladıklarımızında yeraldığı büfemizin bir görüntüsü yukarıdaki kolajda.
Müge BS3
Bu özel gün için bizler de menünün dengesini sağlayacak şekilde hazırlanmaya çalıştık. Münevver Abla her zamanki hüneriyle pırasalı Arnavut böreği yapmıştı. Selencim ise elmalı ve üzümlü lahana salatası hazırlamıştı. Fadime bizim evde gerçekleşen yeniyıl buluşamızdan beri tadı damağımda kalan kalem gibi yaprak sarması ile geldi. Pınar buluşma menülerimizin ve tüm çay saati menülerinin klasiklerinden biri olan kısır ile geldi. Doğumu yaklaşan annemiz tuzlu lezzetleri tercih ettiği için menümüzünde ağırlıklı kısmını tuzlular oluşturuyordu.
Müge BS4
Baby shower pastasız olmaz Yasemin bu özel gün için çok güzel bir pasta hazırlamıştı, içindeki bol çikolata ile damaklarımızı, şık bebek yatağı görünümü ile görümüzü mest etti. Ayşem ise ilk düşündüğümde sanırım yemem dediğim ama karamelin sonu için kavanozun dibini kazımaya çalıştığım harika bir krem karamel yapmıştı. Menü tuzlu ağırlıklı oluşturulurken ben de limonlu bar yapmaya karar vermiştim. Son günlerin yoğunluğunda belki yapamam daha kolay birşeyler veya olmadı hazır alırım derken yapıverdim. Sanırım ekşi tatlı lezzetiyle menümüze de yakıştı.


Bu güzel günün kısa özeti böyle, Müge'nin bebeğini sağlıkla ve kolayca kucağına almasını diliyorum ve diğer buluşmamızı heyecanla bekliyorum...

Daha fazla fotoğraf burada...

Not: Merak edenler olabilir blog yazılarının arasının açılmasının temel nedeni bloggera uygulanan yasaktır. İzleyicilerimin farkettiği gibi geçtiğimiz 10 gün süresince maalesef benim sayfama da erişim engellenmişti, adaletsiz yasağı kınıyor ve blog arkadaşlarımı çok özlediğimi bir an önce sayfalarına kavuşmalarını beklediğimi bildirmek istiyorum.
Devamını Oku...

08 Mart, 2011

PORTAKALLI VE BULGURLU PIRASA

Bulgurlu Pırasa

Blogumun 4. yaşını kutlarken, blogların kapalı olması çok can sıkıcı. Benim sayfamda bir blogger sayfası ama kendi alan adımı almış olduğum için sayfama erişilebiliyor, bazı bölümler de sorun olsa da sayfa çalışır durumda. Ama bu durumu değiştirmiyor, arkadaşlarım yokken buraların tadı da yok. Bu yanlışlığın düzeltilmesi gerektiğini biliyorum ve bekliyorum. Bloga yazmak da aynı nedenle içimden gelmedi ama neden duralım bekleyelim dedim, yasakları kabul etmek olacaktı bloga yazmamak.

Havaların iç karartıcı hali de devam ediyor, ben bu yıl soğuklardan çok sıkıldım, zaten bir arkadaşımın duyduğu bir habere göre bu kışın havası daha çok kadınlarda olmak üzere depresyon eğilimlerinlerini arttırmış. Neyse ki az kaldı şurda en fazla bir hafta on gün içinde bol bol güneş görüp, eski enerjimize kavuşuruz. Bu iki keyifsiz durum üzerine daha keyifli bir konuya geçelim...

Sebze yemeklerini genelde bir şey eklenecekse pirinç ile yaparız, neden bilmiyorum ama aile evimde de ıspanak, pırasa gibi sebzeler genelde biraz pirinç ilavesi ile pişerdi. Sade de yapılırdı ama eklenen nedense pirinç olurdu. Son yıllarda ise suçlanan beyaz pirinç nedeniyle yerini daha çok bulgur aldı. Ben genelde bulguru pirince tercih ederim. İstanbul'da yaşamaya başlayana kadar pek yemezdim pirinç pilavını, dışarda yemek yemek zorunluğu başlayınca ve restoran tabaklarının rakipsiz eşlikcisi pirinç pilavı olunca alıştım, şimdilerde seviyorum da, içine birşeyler ekleyince daha da güzel oluyor ama yine de bulgur...

Böyle düşünerek yaptım bu yemeği. Son zamanlarda dikkat ettiğim bir diğer konu da yemekleri mümkün olduğunca ekstra su eklemeden, sebzelerin suyu ile pişirmek. Çok su içermeyen sebzelerde ise yakışacak ise portakal ve limon suyundan faydalanıyorum. Bu şekilde pişen yemeğin lezzetinin başka olduğunu söylemem şart ve sizlere de şiddetle tavsiye ediyorum. Sebzenizin suyu azsa, yakışıyorsa domatesin suyundan faydalanın veya uygun meyve sularından, lezzet farkını göreceksiniz. Pratik ve sağlıklı tarifimiz şöyle;

Malzemeler:
- 3-4 dal pırasa (500 gr)
- 1 adet havuç
- 1 adet kırmızı biber
- 1 adet portakal
- 2 yemek kaşığı zeytinyağ
- 1 adet limon
- 1/2 su bardağı bulgur (ince)
- Tuz

Yapılışı:

Pırasalarımızı yıkayıp, gerekiyorsa dış yapraklarını temizledikten sonra kalın halkalar şeklinde doğrayalım (ben genelde doğrama sonrasında tekrar yıkama yapıyorum aralarda kalan toprak vs olabilir diye), havucumuzun kabuklarını soyup, yine halka halka doğrayalım. Kırmızı biberimizi doğralım. Tencerimize zeytinyağımızı koyup, havuç ve biberimizi ekleyelim ve hafifçe kavuralım. Daha sonra pırasamızı ekleyelim ve kavrularak hafifçe yumuşamasını sağlayalım. Sonra bulgurumuzu ekleyip, üzerine sıkılmış portakal ve limon suyumuzu ilave edip, tuzumuzu ayarlayarak, kısık ateşte, bulgurumuz yumuşayana kadar 15-20 dakika kadar pişirelim. Servis yaparken taze nane yapraklarıyla süsleyebiliriz. Afiyet olsun....

Bulgurlu Pırasa
Devamını Oku...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...